cay banner

kahvecaymolasi_banner

Sürekli Öğrenelim, Öğretelim Ve Birlikte Gelişelim...

İnsanın kendisine, çevresine ve yaptığı işe yarar sağlayabilmesi için “iyi yetişmiş” olması esas olsa da günümüz dünyasının devamlı gelişen ve değişen şartları karşısında sadece “iyi yetişmiş” olmak yeterli kalmayabiliyor. Sanayileşmiş toplumlara ve uluslararası pazarlarda rekabet üstünlüğünü elde etmiş kurumlara baktığımızda en önemli özelliklerinden birisinin gelişmelere ve gelişmenin ayrılmaz bir parçası olan yeniliklere ve değişimlere uyum sağlamaları olduğunu görüyoruz. Bu da bize bireylerin iyi yetişmeleri, bugünün temposuna ayak uydurabilmeleri ve aynı zamanda geleceğin getireceklerine hazırlanabilmelerinin ancak “öğrenme”yi devam ettirmeleriyle mümkün olacağını gösteriyor. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki sürekli gelişim için öğrenmenin sürekliliğine gerek duyuluyor.

Öğrenme, tekrarlanarak veya yaşantı yoluyla oluşan kalıcı izli bir davranış değişikliğidir. Öğrenmenin tam olarak oluşabilmesi için dört temel öğrenme ilkesinin gerçekleşmesi gerekir. Bu ilkeler; kişinin öğrenme isteği ve çabası, öğrenilecek materyalin amaca uygun-anlamlı biçimde hazırlanması, öğrenilenlerin uygulanması-pekiştirilmesi ve öğrenme sırasında geribildirim sağlanması olarak tanımlanabilir. “Kişinin öğrenme isteği”ni oluşturan temel ilke öğrenmenin kişisel sorumluluk boyutunu vurgular.  Başka bir deyişle bireyler, proaktif davranarak kendini sorgulamaya, yerleşik varsayımlara karşı çıkmaya ve farklı bakış açılarından olayları incelemeye açık olmalı ve gelişim, değişim için öğrenme sürecinde etkin biçimde yer almalılar.

“Öğrenilenlerin uygulanması” ve “öğrendiğini başkasına öğretmek” ise öğrenilenlerin unutulmamasını ve kalıcı olmalarını sağlar. Bu da öğrenilenlerin uygulanması ve pekiştirilmesi ilkesinin ortama (kuruma) ait sorumluluk boyutunu vurgular. Kısacası içinde bulunulan ortamın öğrenmeye açık olması ve kararlı olması gerekir. Çünkü ancak böyle ortamlar bilgi edinerek, araştırarak, bünye içinde öğrenilenlerin paylaşılmasını sağlayan tartışmalar, toplantılar, seminerler düzenleyerek, öğrendiklerini kayda geçirerek, bunları başkalarına da aktararak “öğrenme” yi sağlarlar.

Yaşamın temel ilkelerinden birisi olan sürekli öğrenmenin gerçekleşmesinde hem bireyin, hem de kurumun çabasına gereksinim duyulduğu görülmektedir. Bu çabayı gösteren kişi ve kurumların başarısını biliyoruz, izliyoruz ve takdir ediyoruz.

Günümüzde birçok profesyonel kurum, açık iletişim, doğal ve güven dolu bir atmosfer yaratarak kurum içinde bireylerin bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarını, birbirlerinin gelişimlerine katkı sağlayacağı bilinci içinde hareket etmelerini pekiştirmektedir. Bu kurumların üyelerinin, “sürekli öğrenme”yi ilke edinmiş olduklarını ve “öğrenmenin ilkeleri”ni ise; coşkulu  çabalarından, bilgiyi edinerek paylaşmalarından, yaratıcı atmosfer oluşturarak uygulama ortamı yaratmalarından ve geri-bildirim sağlayarak gelişim noktalarını belirlemelerinden yaşama geçirmiş olduklarını görüyoruz. 

İK profesyoneli olarak, sürekli öğrenmeye kendini adamış olan bu kurumların haklı olarak onlarla gurur duymamızı sağladığı gibi geleceğe ilişkin umutlarımızı da canlandırdığı kanısındayım.

Yaşam boyu öğrenme yolunda, değişim ve gelişim çabalarını sürdüren kurumların ve bireylerin başarılarının sürekliliğini diliyorum.

Dr. Şenay Baransel