Pembe gözlüklerimizle, olumlu bir düşünce yapısına sahip olmanın ve yaşamın iyi yönlerini görmenin yararını yaşamalıyız.

Sevgili Dostlarım,

Mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam genelde kimseye altın bir tepside sunulmuyor. Olumsuzluklarla dolu bir dünyada sorunlarla mücadele ederek yaşıyoruz. Yaşamın hoş anları olduğu kadar, yaşamayı istemeyeceğimiz anları da var. Sonuçta yaşam olumlu ve olusuzlukları ile bir bütündür! Onu olduğu gibi kabul etmeli ve en önemlisi de yaptıklarımızın sorumluluğunu üstlenmeye hazır olmalıyız. Yaşanılanlardan etkilenerek oluşan olumsuzluklarımızdan kurtulmak için çaba göstermeliyiz. Beynimizi ve yüreğimizi yapıcı düşüncelerle, olumlu duygularla doldurmalıyız. Yaşadığımız sıkıntılı dönemlerde olumlu bakış açısına sahip olmak daha da önem kazanıyor. Tüm dünyada yaşanılan, hepimizin neredeyse her gün tanıklık ettiği olumsuzluklar karşısında olumlu kalabilmeyi ve birbirimize pozitif enerji verebilmeyi başarmalıyız.

Olumsuz koşullara verilecek tepkilerin en zararlısı yaşanılanları tam bir felakete dönüştürme eğilimidir. Çevremizde bunu yapmaya eğilimli insanlar vardır; gamlı baykuş olmak, durumu daha da zorlaştırmaktan ve çekilmez kılmaktan başka bir işe yaramaz. Oysa bizlerin özellikle zor zamanlarda daha fazla umuda, daha fazla çabaya, sevgiye ve harekete ihtiyacı olur. Bizi hareketsiz kılan düşünceye değil; üretmemizi, harekete geçmemizi tetikleyen düşünce ve bakış açısına gereksinmemiz olduğunu unutmayalım. Olumlu düşünmek çevremize, çevremizden de bize umut verir. Birilerinin her şeyin yolunda gideceğine, başaracağımıza inanması ve bunun için umut beslemesi aynı umudu bize de aşılar. Böylece her şey daha iyi gelişebilir. Çocukluğumda çok şiddetli bir böbrek rahatsızlığı geçirmiştim. Doktorlar “nefrit” başlangıcı demişlerdi. Hastalığımın tedavisi haftalar sürmüştü. Geceleri sobanın yanında yarı uyanık yarı uyuklayan bir halde yatarken baş ucumda oturan annemin gözlerindeki kararlılık ve umut ifadesini dün gibi hatırlıyorum. Sanki “Senin nefrit olmana izin vermeyeceğim sen de verme“ der gibiydi. O zamandan beri umudun ne kadar güçlü olabileceğini, en kötü günlerde bile çıkış yolunu gösterebileceğini çok iyi biliyorum.

İşte bu zamanlarda bize güç veren unsurlara daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Bizlere yaşantımızda huzur ve mutluluk sağlayan nelerdir? Doyum bulduğumuz işimiz? Huzur bulduğumuz ailemiz, evimiz? Sırlarımızı, sevinçlerimizi, kederlerimizi paylaştığımız dostlarımız? Bizler işimize, ailemize ve dostlarımıza daha sıkı sarıldıkça, onlardan aldığımız  güçle amaçlarımıza daha sahip çıkıyoruz. İşte o zaman yaşantımız daha da anlam kazanıyor ve değer katmaya başlıyoruz işimize, sevdiklerimize ve dünyaya.

Olumsuz düşünmek umutların yeşermesine asla izin vermiyor. Bu bilinçle olumsuzlukların yaşamınıza damgasını vurmaya başladığını hissettiğinizde yaşama pembe gözlüklerle bakmayı deneyebilirsiniz. Olumlu bakış açısı ile siz rahatlayacaksınız, sizin rahatlığınızdan, huzurunuzdan kaynaklanan olumlu enerjiniz de çevrenizi olumlu etkileyecektir. Unutmayalım ki çevremize verdiklerimiz mutlaka bize geri döner.

Olumsuzluk ve sorunlarla çevrili zamanlarda birbirimize vereceğimiz pozitif enerjinin gücü yadsınamaz. Peki bu  olumluluk durumunu nasıl sağlayabiliriz? Maalesef bu konuda sizlere verecek kesin bir reçetem yok! Ancak hepimizin nelere ihtiyaç duyduğunu biliyorum: sevgi, huzur, sağlık ve başarı. Tüm bu koşulları sağlayacak olanın yine insanın ta kendisi olduğunu düşünüyorum. Yaşamın en derin anlamı aile ve dostlar arasındaki ilişkilerimiz ve işimizden aldığımız doyumdur. Bu nedenle birbirimize daha özen göstererek, birbirimizin sevdiği şeyleri yaparak, birbirimizi “özel” hissettiren ilgiyi göstererek ve sevgimizi paylaşarak duygusal zenginlik yaşayabiliriz. Yaşanan olumsuzluklar çoğu zaman insanları bir araya getiren dayanışmanın doğmasını ve iyi bir gelecek için umudun canlanmasını sağlar.

Sevgili dostlar, baharı kucakladığımız bu günlerde en çok yapmak istediğim şey; pembe gözlüklerimi takıp, dostlarımla doğada buluşmak ve her kokladığım çiçekle birlikte yüreğimde  sevgi ve umudun daha da canlandığını hissetmek! Sizlere de aynısını tavsiye ederim.

Sevgi ile kalın.

Saygılarımla,

Dr. Şenay Baransel